For English Version


Üretken olmaya gayret gösteren çağımız insanlarının sanırım ortak ve en büyük derdi vakitsizlik, zaman bulamamak. Kaçımız düşünmedik ki gün 24 saatten fazla olsa yetiştirmem gereken işleri yetiştirebilirim ya da “daha fazla karpuzu koltuk altına sığdırabilirim”

Eminim şunu bile düşünmüşüzdür: “Geçmişin bilim insanları nasıl oldu da onca teoremi kanıtlamak, yeni icatlar yapmak için vakit bulabildiler? Elimizin aldında kullanabileceğimiz ve hayatımızı kolaylaştıracak onca teknolojik araç varken biz neden bu zaman sıkıntısını yaşıyoruz?” Cevap biraz da soruda gizli. Belki de sosyal medyada dolaşmak atomu parçalamaktan daha zordur..

Bir sene içinde okuduğum 3 kitap ve bir kaç makale işin aslının öyle olmadığını göstermekle yetinmeyip verimli olabilmek için doğru cevapları da cömertçe verdi. Bunlardan bir tanesi Daniel H. Pink’in “Drive”ı. Türkçe’ye de aynı isimde çevrilen kitap, iş hayatında ve çocuk yetiştirme gibi konularda bolca kullandığımız ödül ve ceza mekanizmasının ne kadar da tehlikeli olduğunu anlatıyor. Benzer konuyu işleyen “Beni Ödülle Cezalandırma” kitabı da Türk bir yazarın, Özgür Bolat’ın kaleminden çıkma. Her iki kitapta da referans olarak geçen Türk bilim insanı Muzaffer Şerif’in yaptığı deneyi okuyunca günümüzün popüler bir yarışması aklınıza muhakkak gelecektir 🙂 Ve bu kitaplar asıl konuya giriş yapıyor. Peki bizi ne motive eder: Akışta olma..


Bahsettiğim kitapları okumanızı öneririm. Sizin de konu ile ilgili faydasını gördüğünüz kaynakları yorum olarak paylaşmanız beni mutlu edecektir. 


Peki nedir akışta olmak? Ve bunu nasıl başarabiliriz? “Çalışılan konuya herhangi bir kesilmeye maruz kalmadan odaklanmak, konuya kendini vermek” olarak özetleyebilirim. Bu kesilmeler dışardan gelebileceği (telefon bildirimleri, ortamdaki gürültü, iş arkadaşınızın sizi bir işin ortasında kesmesi, beyninizin sürekli tembellik yapıp sizi sosyal medyaya yönlendirmesi, sürekli e-posta kutunuzu kontrol etmenizi teşvik etmesi, vb.) gibi içsel kesilmeler de (düşüncelerinizin sürekli ordan oraya savrulması: Monkey Mind) olabilir. Şuradan aldığım istatistikleri özet olarak paylaşayım:

  • Pürdikkat / odaklı çalışmak, akışta olmak üretkenliği %500 arttırıyor
  • Her gün günde 2 saati odaklı çalışmaya ayırırsanız, ortalama bir çalışanın 40 saatlik çalışmasında ürettiğinden çok daha fazlasını üretiyorsunuz.
  • Kesilmeye maruz kaldığınızda toparlanıp işe dönmeniz 22 dakikanızı alıyor.
  • Akışta iken beyin dalgalarınız Alpha ve Theta dalga boyuna geçerek öğrenmenizi, yeni bilgi edinmenizi inanılmaz derecede kolaylaştırıyor.
  • Beynimiz için etkili 5 farklı kimyasal (norepinephrine, dopamine, endorphins, anandamide, serotonin, ve bazen oxytocin) aynı anda sadece bu evrede salınıyor.
  • Ve modern hayatta kesilmelere uğramadan sadece 6 ila 8 dakika geçirebiliyoruz. Çalışma zamanımızın maalesef sadece %5’i akış içinde geçebiliyor.

Akışta kalmak için yapılabileceklerimizi anlatan güzel bir kitap önerisi de “Deep Work” (Türkçe çevirisi: Pür Dikkat) Aslında modern insanın elinde üretken olabilmek için kuvvetli bir silah var.


Peki diğer özen ve dikkat gerektiren işler gibi motosiklet sürerken akışta olmayı nasıl başarabiliriz? Motosiklet sürüşünde bunu başaramazsak yaralanma ve hatta ölüm gibi bir sonucun bizi beklediğini aklımıza getirirsek akışta olmak daha bir önem kazanıyor..

Paolo Volpara, thinkingomm.com blogunda paylaştığı yazısında (en / tr) konuyu masaya yatırıyor ve kendi deneyim ve çözümlerini paylaşıyor. Sürüşe başlamadan önce küçük bir meditasyon yapıp beyni ve vücudu rahatlatmak, sürüş esnasında bir SİSTEM uygulamak dikkati çeken öneriler.

İtiraf etmem gerekirse meditasyon kısmı bana çok uymasa da RoadCraft gibi bir SİSTEM’i sürüş esnasında uygulamaya gayret göstermenin sizi hızlıca akışa sokacak bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Sevdiğiniz herhangi bir hobiyi düşünün. Saatlerce akışta kalarak hobinizden keyif alabiliyorsunuz. Zaten motosiklet akışta olabilmeyi daha da kolaylaştıran başlı başına bir hobi. Kaskın içinde tek başınasınız (varsa intercom’unuz kapalı tutma özgürlüğünüzü kullandığınızı varsayıyorum) ve tek yapmanız gereken SİSTEM’i uygulamak. Kendinizle de konuşarak akışta olmayı pekiştirebilirsiniz.

Ayrıca yukarıda da bahsettiğimiz, akışta olmayı engelleyen dış kesilmeler, motosiklet sürerken oyunun bir parçası. Nereden hangi tehlike gelebilir, çevresel bakışımızda sürüşümüzü tehlikeye atacak bir kesilme görmüşsek Konumu ve Hızı ona göre ayarlayayım… Sanki çok hızlı oynanan bir satranç oyununda hamlelere hızlıca karar veren usta bir oyuncusunuz. Ve bu oyunu kendinizle konuşarak kimseyi rahatsız etmeden özgürce oynayabiliyorsunuz: “Kamyonun kasasından buzdolabı düşme ihtimaline karşı hamle mi şu şekilde yapmalıyım, motosikletimin konumunu ve hızını şöyle ayarlamalıyım..”

Sürmeye başlamadan önce zihni boşlatmak ve vücudu rahatlatmak için ekstra çaba harcamanın bana göre olmadığını belirtmiştim. Lakin şöyle de bir teorim var. Motosiklet sürmeye başlamadan önce tam korumalı kıyafetlerimizle donanmak, vücudumuzu ve beynimizi sürüşe/akışta olmaya hazırlıyor olabilir. Bir çok kez duymuşsunuzdur. “Ekmek almaya gidecektim, kask bile takmaya gerek yoktu. İşte şansızlık kaza yaptım.” Kısa mesafelerde kıyafetsiz kaza haberlerinin ya da “evden yeni çıkmıştım”, “eve az kalmıştı kaza yaptım” gibi senaryolarının temel nedeni bence kendini akışa hazırlamamak ya da akıştan erken çıkmak. Korumalı kıyafetleri giyme seremonisi bizi akışa daha erken sokan bir meditasyon anı olabilir. Kaskı taktığım an sadece kendimleyim ve orada başka kişi ya da düşünce artık yok. Sürmeye hazırım..


Cemal Çetin Yıldırım ile yazışmalarımızda Sinan Canan’ın “İnsanın Fabrika Ayarları” kitabından alıntıladığı bir paragraf, şu ana kadar sadece anda olmak olarak algıladığım akışta olma tabirini bende başka boyutlara taşıdı:

Bir ressamı resim yaparken düşünelim. Sadece boyayı sürdüğü tuval alanını görse, zihni de tamamen o anda ve anlık olarak orada olsa hiçbir eser ortaya çıkaramazdı. Böyle bir durumda her bir fırça darbesi, bir öncekinden bağımsız alanlarda, alakasız ve rastlantısal bir takım lekeler ortaya çıkarırdı. Elbette bir ressam resim yaparken kullandığı her bir fırça darbesiyle belki beş gün, belki beş yıl sonra bitecek olan o nihai tablonun en uygun yerine, en uygun renkleri uygulamakla meşguldür.

Ressam, her bir fırça hareketinde tam olarak orada ve o anda olmalı; bunu yaparken de o resmin tümünü o anın içine katabilmelidir. Üstelik ressamın sade bunu sağlaması da yetmez. Resim ilerlerken kullanacağız birçok teknik ve hareket, daha önceki tecrübelerinden öğrendiği, ustalaştığı geçmiş davranış örüntülülerini de başarıyla devreye sokması gerektirir. Bir başka deyişle, zihninin bir yanı gelecekteki hedefe kilitlenmişken, diğer bir yanı heybesindeki tecrübelerinden en uygunlarını seçerek kullanmakla ilgilenmelidir.


Motosiklete binmek bir akışta olma biçimidir.. Sürüş sonunda aldığınız keyfin derecesi (endorfin, serotonin ve diğer hormonlar sayesinde) ne kadar odakta olduğunuzun bir kanıtıdır. 

Bir km. daha sürün.. One More Mile..